Kayıtlar

“ÖLÜ BİR OZANIN SEVGİLİ KARISINI GÖRMEYE GİTMEK” Behçet Necatigil 13 Aralık 1979’da ölmüştür. İlhan Berk Bodrum Halikarnassos'tadır. Cenazesine gidemez. İlhan Berk'in "yazdıkları en çok üstüne başına benzeyen ozan dediği, o sevgili ozanlardandır Behçet Necatigil. Hiç kimseye yapmamıştır. Ona da yapmaz. Baş sağlığı dilemez. Nihayet ölümünden bir süre sonra, bir yaz öğle sonu, cenazesi kalkmamış gibi üstelik, büyük bir ıssızlık içindeki apartmanın merdivenlerini çıkar. Kapıyı çalar. Issızlığın içinde açılan kapı, şairi daha büyük bir ıssızlığa atar, bırakır. Salonda her zaman oturduğu yerde oturur. Elindeki üç beyaz gülü masaya bırakır. Evi inceler.Behçet Necatigil'in karısı Huriye hanım yanına geldiğinde, birden ölümü görür İlhan Berk. Necatigil'in her zaman gördüğü odasını ölümünden sonra da görmek ister. Odaya girer. O yoktur. Huriye Hanım, İlhan Berk'i etkileyen cümleyi söyler: "İşte, der, hangi kitabı çeksem şiirler çıkıyor arasından!" İlhan ...
MAYAKOVSKİ’NİN ÖMRÜNÜN EN GÜZEL GÜNÜ Mayakovski 24 yaşındadır. Genç yaşına rağmen Rusya’nın önde gelen şairlerinden biri olarak kabul edilir. O yıllarda Rusya’nın belli başlı şehirlerinde düzenlenen şiir gecelerinde şiirlerini yüksek sesle haykırır.   Böyle bir şiir gecesinde Mayakovski 19 yaşında genç bir kızla tanışır. Geç saatlerde biten şiir etkinliğinden sonra genç kızı evine bırakırken ablası Lili Brik’le karşılaşır. Genç kızın geçen süre zarfında Mayakovski’nin şiirlerine çoktan vurulmuştur. Ablası Lili Brik’le birlikte yaşayan genç kız, Mayakovski’nin şiirlerinden ablasına büyük bir heyecan ve coşkuyla bahseder. Lili Brik Mayakovski’nin aklından çıkmaz ve onu bir daha görmek için onun evine gider.   Mayakovski’nin “Ömrümün en güzel günü”   diye andığı bu günü Lili Brik şöyle anlatıyor: …Elsa triolet’nin kulağına “Sakın ondan şiir okumasını isteme diye fısıldamıştık. Ama o yalvarıp yakarmalarımıza kulak asmadı. Ve biz böylece ilk kez ondan Pantolunlu bulut ...
NERUDA’NIN İSİM HİKÂYESİ Asıl adı Ricardo Neftali Resey olan Şili’li şair Paplo Neruda’nın isim hikâyesi bir hayli ilginç. Çok küçük yaşlarda şiir yazmaya başlayan Neruda bu şiirlerini babasına ve üvey annesine gösterir. İlk şiirlerini 7 yaşında öz annesi olarak bildiği üvey annesine övgüler düzerek yazar. Bu şiirleri gören babası “Bunu nereden kopya ettin?” diyerek bir köşeye atar. Neruda’nın anlattığına göre (Uğurlu, 1987:105)* babası çok iyi, sevecen ve hoşgörülü bir insan olmasına rağmen şiirle pek arası iyi değildir. Oğlunun da mimar, doktor, mühendis olarak yetişmesini, ülkesine ve insanlarına yararlı olmasını istemektedir. Babası oğluna sık sık Şili halkının böyle insanlara ihtiyaç duyduğunu hatırlatmaktadır. Oğlunun şiir yazmasına da çok kızmaktadır. Babasına göre şair; başıboş, serseri, avare bir insandır. Böylelikle babası uzun süreler Neruda’nın kitaplarını, defterlerini yırtıp yakar. Babasının şiir yazdığını anlayıp öğrenmesinden korkan Neruda, adını değiştirerek ...
Resim
              İLGİNÇ BİR RESİM SERÜVENİ: HERMAN HESSE   Alman yazar Herman Hesse'nin çoğu kişinin bilmediği ressamlık yönü bir hayli ilginç. Hesse psikanaliz tedavisi gördüğü dönemde başladığı resim yapma serüvenini ömrünün sonuna kadar sürdürdü. 1946 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ünlü yazar  Siddartha  (1922), Bozkırkurdu (1927), , Narziss ve Goldmund (1930) gibi en önemli eserlerini resim yapmaya başladığı dönemden sonra yazmaya başladı. Herman Hesse 1916 yılında yaşadığı duygusal çöküntü nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Ardından derinlik psikolojisinin kurucusu Carl Custov Jang'ın öğrencisi Joseph Lang'dan psikanaliz tedavisi gördü. Lang tedavi amaçlı olarak Hesse'yi resim yapmaya teşvik etti. Lang'ın önerisine uyan Hesse yaşamının sonuna kadar üç binden fazla resim yaptı. Üstelik Hesse Birinci Dünya Savaşı mahkûmları için erzak ve kitap satın almak üzere yaptığı resimli el yazmalarını sattı.       ...